ÇOCUĞU DİNLEMENİN YARARLARI

Çocuğu dinlemenin yararları

  • Çocuğun kelime dağarcığı zenginleşir. Konuşma yeteneği gelişir, kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi ifade eder.
  • Çocuğun içine kapanması, ağlaması, saldırgan davranması yerine kendini sözle anlatarak rahatlamasını sağlar. Bu, çocuğun toplumsal yaşama uyumunu kolaylaştırır.
  • Doğru anlaşıldığını hisseden çocuk, kendini daha huzurlu ve rahat hisseder. Bunun sonucunda çocuğun kendine güveni artar. Duygusal ve sosyal yönden gelişmesini sağlar.
  • Başkaları tarafından dinlenen çocuk da başkalarını kolaylıkla dinler.
  • Aile içi ve diğer ilişki kurduğu insanlarla sağlıklı bir iletişim içine girmesini sağlar.

ÇOCUKLARI DUYARLI KILAN

Çocukları Duyarlı Kılan Nedir?
Clary ve Miller adındaki iki psikoloğa göre, çocukların şefkatli olmalarına yardımcı olabilmek için anne-babalar, iki açıdan model olabilirler: Bunlardan biri diğerlerine karşı, ikincisi de çocuğunuza karşı gösterdiğiniz şefkatli davranışlardır.
Diğer deyişle, somut davranışlar laf olarak söylenenlerden daha etkili olur.
Eğer siz kendiniz, tutarlı olarak sevgi ve şefkat dolu biriyseniz, çocuklarınızın da bu şekilde yetişmesi olasılığı daha yüksektir. Çocuklar nasıl davranacakları konusunda ipuçları almak üzere anne-babalarını ve diğer yetişkinleri gözlerler.
Şunu unutmayın! Eğer onlara bir şey söylüyor ama davranışlarınızla tersini yapıyorsanız, çocuklarınız, sizin yaptıklarınızı daha çok dikkate alacaklardır. Eskilerin, “Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” deyişi, genellikle işe yaramamaktadır. Diğerlerine karşı anlayışlı, hoşgörülü, şefkatli olma konusunda ise hiç işe yaramaz.
Herkesin gönüllü yardım kuruluşlarına ayıracağı zamanı ya da bağışlayacağı parası olmayabilir. Ama tüm ailenizin, gündelik yaşantının bir parçası olabilecek küçük “iyilikçilik” davranışları olabilir. Bu davranışların, öyle muhteşem, gazetelerde çıkacak kadar sansasyonel şeyler olması gerekmez. Bir komşunuzun bir ricasını kırmamak, onlar istemeden bir ihtiyaçlarını önceden görmek, incinmiş bir hayvanı korunaklı bir yere çekmek, evsiz bir insana biraz para verip iyi bir şeyler söylemek, bir grup ergen tarafından alaya alınmış biri için araya girmek, caddeden karşıdan karşıya geçen bir görme engelliye yardımcı olmak, otobüste bir yaşlıya ya da çocuklu bir kadına yer vermek gibi, pek çok, “ilgi-sevgi-şefkat” göstergesi olabilecek, küçük davranışlar vardır. Çocuklarınız siz bunları yaparken sizi izleyebildikleri gibi, kendileri de bu işlerde rol alabilirler.

ÇOCUK VE SEVGİ

Aile çocuğa kendini değerli ve önemli görmesini öğretir. Özgüvenini kazandırır. Bunu çocuğa sevgiyle verir. Kişinin serpilip gelişmesi ve özgüvenini kazanması yolunda ilk adım aile içinde “Sevgiyle” atılır. Aile içinde her üye, çocuğa sevginin bir yönünü öğretmekte yol alır. Çocuğun kendi ile barışık olması ve kendini sevebilmesi önemlidir. Bu durum da, aile içerisinde sağlanan bir olaydır. Anne – Baba kendileri ve hayatla ne kadar barışıksa, çocuklarına o denli olumlu modeller oluştururlar. Aileler çocuklarını “Tek” ve “Birey” olarak görmeye başladıklarında, çocuğunda kendine olan özgüveni artar. Ancak anne-baba hem çocuğuyla “Bir” olmayı, hem de çocuğunu “Tek” görebilmeyi becerebilirse.

MUTLULUK SEBEPLERİ

Mutluluk sebepleri
1- Kitap okumak
2- Gezmek
3- Sokak hayvanlarına yiyecek vermek
4- Yabancı dil öğrenmek
5- Film izlemek
6- Eski okul arkadaşlarıyla buluşmak
7- Yardım etmek
8- Müzik dinlemek
9- Yürümek
10- Denize bakmak
11- Doğaya kaçmak
12- Dans etmek
13- Sevmek
14- Çalışmak

YÜRÜYÜŞ YAPMANIN FAYDALARI

Yürüyüş yapmanın vücudunuza faydaları
1- Yaşam süresini uzatır ve hastalıklara yakalanma riskini azaltır
2- Kemiklerinizi kuvvetlendirir
3- Kendinizi mutlu hissettirir
4- Kilo kontrolü sağlar
5- Daha iyi uyumanızı sağlar
6- Beyin sağlığı için iyidir
7- Kalbinizin dostudur

EGO

“Hiçbir insanın ömrü başka bir insanın egosunu taşıyabilecek kadar uzun değildir…”
Paulo Coelho
Ego Freud’un tanımıyla, “İnsanoğlunun dış dünya ile uyum içerisinde yaşamasını sağlayan zihinsel işlevler bütünüdür. Kişiliğin düzenleyici, denge ve uyum sağlayıcı bileşenidir.”
Fakat günümüzde ego denge ve uyum sağlayıcı olarak değil de denge ve uyum bozucu olarak insanlarda dönüşüme uğramıştır.
Mutlaka hepimiz, “Ne kadar egolu” cümlesini ya bize söylendiğini ya da başkalarına söylendiğini duymuşuzdur.
Kişilerin kendi benliklerini başkalarına dayatma durumu da diyebiliriz egonun bu günkü hallerine…
Kaprisleri, bencillikleri, bitmek bilmeyen istekleri, sürekli narsist tavırlar içinde olmaları, günümüz egoist insanının en belirgin özellikleridir.
İnsanlar zeka ile egoyu karıştırıyorlar.
Zeki ve cool gözükmek adına egolarını zinciri kopmuş bir köpek misali ortalığa salıveriyorlar.
Kendilerini öylesine üstün görüyorlar ki, tüm dünya sırf onlar yaşayabilsinler ve mutlu olabilsinler diye onların etrafında dönüyormuş ve tüm insanlık da onlara hizmet ediyormuş gibi davranıyorlar.
Oysa onları diğer insanlardan ayıran belirgin bir özellikleri yok.
Çok paralarının olması, yüksek statülerde olmaları, ünlü ya da tanınmış olmaları bir fark değil.
En azından ego için bir fark değil.
Çünkü dediğimiz gibi ego her insanın içinde olan bir şey.
İnsanız en nihayetinde.
Dolayısıyla da zekamız egomuzun gerisinde kaldığında, diğer hiçbir insandan farklı bir yanımız olmadığını görürüz.
Egosu ön planda olan, kendi içsel savaşını başkalarının üzerinde yaşatmaya meyleden kişilerin, mükemmel gibi görünmesine aldanmayın.
Dedik ya, ego mükemmellik demek değil diye.
Ama ne yazık ki, egolarıyla ön plana çıkan ve bununla gururlanan kişiler bunu öyle zannediyorlar.
Mesela insan ilişkilerine dair Freud’un çok sevdiğim bir sözü daha vardır, “Köpekler arkadaşlarını sever, düşmanlarını ısırırlar. İnsanlar ise tamamen farklıdır: Saf ve karşılıksız sevgiyi beceremezler. Kişisel ilişkilerindeyse sevgi ve nefreti karıştırıp dururlar.”
Günümüz insanı bugün bu davranışı çok daha ilerletip yaşamlarının her alanlarında sergileme dürtüsüne girmişlerdir.
Egoizmin getirisi olan mükemmele giden yolda kendi çıkarlarını düşünme ve ön planda tutma gayesi, insanların gerek ikili gerek diğer ilişkilerinde karşılıklı bir çatışmaya dönüşmesine neden oldu.
İnsanlar artık ne gerçekten gerçek gibi davranıyorlar ne de çıkarları olmaksızın dostluk ve sevgi gibi insana ait dürtüler için etkileşimde bulunuyorlar.
Egoist insanların diğer insanları hor görmesinin altında yatan neden de budur tam olarak.
Karşılarındakileri ne kadar aşağılarlarsa aşağılasınlar, o kadar mükemmele yaklaştıklarını düşünürler.
Tabii, bunu da bazen öyle ustalıkla yaparlar ki, siz kendinizi tam da onların size aşılamaya çalıştığı şekliyle, aşağılık ve değersiz görmekle kalmayıp, onları size böyle davranmakta haklı olduklarını bile düşünmeye başlarsınız.
Oysa durum tam tersidir.
Etrafınızda böyle kişiler varsa, direkt ilişkinizi kesin derim.
Yukarıda Paulo Coelho’nun da dediği gibi, ömrümüz bir başkasının egosunu taşıyabilecek kadar uzun değil ve sadece biz de onlar gibi bir kez bu dünyaya yaşamaya geliyoruz.

AŞIK OLDUĞUMUZDA

Aşık olduğumuzda vücudumuzda neler oluyor?
Yüzyıllardır kitaplara, şiirlere, skandallara hatta hastalıklara konu olmuş bir duygu: Aşk. Midenizdeki kelebeklerden tutun, dönen başınız, yerinden çıkacakmış gibi atan kalbiniz, daha güzel bir yer haline gelen dünya ve bir anda duymaya başladığınız öten kuşlar… Herkesin kendine göre bir aşk tanımı var.
Herkes aşkın kalpte olduğunu düşünür. Kalbimizle sevdiğimizi varsayarız çünkü aşkı hissettiğimizde en büyük fiziksel tepkiyi kalbimiz verir. Midemiz de hareketlenir ancak kimsenin midesiyle âşık olduğunu düşünmeyiz. Hâlbuki aşk beyninizde gerçekleşen fizyolojik bir tepkimedir.
Aşık olduğunuz zaman beyninizde karşı tarafı eleştirmenizi, anlamanızı, mantıklı düşünmenizi sağlayan bir mekanizma çalışmamaya başlar. Çünkü dopamin seviyeniz o kadar yükselmiştir ki beyniniz alarm durumuna geçer. Muhakeme yeteneğinizi kısa süreliğine de olsa kaybedersiniz. Aşık olduğunuz insanın olumsuz yönlerini görmezsiniz. O ne yapsa güzel yapar, dünya daha iyi bir yer olmuştur ve siz de açıklayamadığınız bir şekilde mutlusunuzdur.
Çünkü beyniniz arka planda hormon düzenlemesini bu şekilde gerçekleştiriyordur. İşte bu sebeplerden ötürü, “Aşkın gözü kördür” dediğimiz şey aslında gerçektir. Salgıladığınız hormonlar sevdiğiniz kişiyi eleştirebilmenizi sağlayan beyninizdeki mekanizmayı devre dışı bırakmıştır.
Konuya ilişkin olarak anlatmak istediğim bir çalışmayla yazıyı sonlandırıyorum. Yurtdışında yapılan bir araştırma göstermiş ki bir anne bebeğini gördüğünde gerçekleşen tepkimelerle kişi âşık olduğu insanı gördüğünde gerçekleşen tepkimeler birbirleriyle önemli ölçüde eşleşiyorlar. Kuzguna yavrusu şahin göründüğü gibi âşık olunca da gözümüz kör, kulağımız sağır oluyor. Çünkü beyniniz de aslında kalbinizden yana.

UYUMAZSAK NE OLUR?

Vücudun hastalıklara karşı direnci düşer
Kas gücü zayıflar
Kan şekeri dengesi bozulur
Nefes alış-veriş ritmi bozulur
Vücut ısısı düşer
Görme ve konuşma bozuklukları başlar
Unutkanlık baş gösterir
Sinirlilik, tahammülsüzlük olur

AŞK HAKKINDAKİ 3 DÜŞÜNCE

Erich Fromm’un Aşk Hakkındaki Üç Düşüncesi
“Atmamız gereken ilk adım, tıpkı hayat gibi aşkın bir sanat olduğunu fark etmektir. Sevmeyi öğrenmek istiyorsak tıpkı müzik, resim, marangozluk ya da tıp veya mühendislik gibi sanatları öğrenmek için yaptığımız gibi ilerlemeliyiz.”
“Çocuksu aşk şu prensibi izler: ‘Seviyorum çünkü seviliyorum.’
Olgun aşk şu ilkeyi izler: ‘Seviliyorum çünkü seviyorum.’
Olgunlaşmamış aşk der ki: ‘Seviyorum çünkü sana ihtiyacım var.’
Olgun aşk ise şöyle der: ‘Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum.’”
– Erich Fromm

ÖZGÜVENİ YÜKSEK ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İÇİN

ÖZGÜVENİ YÜKSEK ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İÇİN 12 ÖNERİ
1- Özgüvenin doğumdan itibaren gelişmeye başladığını unutmayın
2- Çocuğunuzu iyi tanıdığınızdan emin olun
3- Özgüveninin gelişmesi için ona sürekli destek verin
4- Sorumluluk duygusunun gelişmesini sağlayın
5- Onun farklı topluluklar içinde yer almasına fırsat tanıyın
6- Ona sizin bir uzantınızmış gibi yaklaşmayın
7- Onu anladığınızı gösterin
8- Başka çocuklarla kıyaslama yapmayın
9- Onunla oyun oynayın
10- Söylediklerinizle yaptıklarınız arasında çelişki olmamasına dikkat edin
11- Cümlelerinizi dikkatli seçin
12- Eli ayağı olmaktan vazgeçin

HEM ÇOCUKLARINIZI HEM KENDİNİZİ MUTLU ETMEK İÇİN

Hem çocuklarınızı hem kendinizi mutlu etmenin 10 eğlenceli yolu
1- Yemek saatlerinizi eğlenceli hale getirin
2- Birlikte oyuncak yapmak için uğraşın
3- Evinizin bir duvarını çocuğunuzun resimleriyle donatın
4- Birlikte her akşam kitap okuyun
5- Hikaye uydurma oyunu oynayın
6- Onun en sevdiği yemeği yapın ya da çocuğunuzu yemeğe çıkartın
7- Ona küçük sürprizler yapın
8- Birlikte fidan dikin, çiçekleri sulayın, toprakla uğraşın
9- Birlikte yemek yapın
10- Çocuğunuzu sevginizi göstererek şımartacağınızı sakın ola düşünmeyin